9 Kas 2019

Atatürk'ün Kişisel Özellikleri

Atatürk'ün Kişisel Özellikleri



Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve önderi Mustafa Kemal Atatürk, cepheden cepheye savaşarak ve yeni kurduğu Türk devletini inkılâplarla geliştirmek için çabalamış bir devlet adamıdır. Bu özellikleri onun Türk ulusunun lideri olmasında büyük önem taşımaktadır. Fakat Atatürk’ün bu özelliklerinin yanı sıra pek çok kişisel özelliği de bulunmaktadır.

Vatanseverlik

Vatanseverlik, Atatürk’ün en önemli kişisel özelliklerinden birisidir. Vatanını ve milletini en saf ve en derin duygularla sevmek onun en belirgin özelliğidir. Vatan müdafaasını hayattaki her şeyden üstün gören Atatürk, vatanı için canını dahi verebilecek bir kişiliğe sahiptir. Atatürk’ün vatan sevgisi ve milletine olan inancı aynı zamanda Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasında da önemli bir rol oynamıştır. “Türklerin vatan sevgisi ile dolu göğüsleri düşmanların melun ihtiraslarına karşın daima bir duvar gibi yükselecektir.” sözleriyle vatan sevgisinin her vatandaşın içinde olması gerektiğini vurgulamıştır. Atatürk, kişisel egemenliği kaldırıp egemenliği milletin himayesine vererek bir kez daha vatan ve millet sevgisini ortaya koymuştur. Ayrıca Sakarya Meydan Muharebesi’nde askerlerine söylediği “Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır. O satıh, bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk edilemez.” sözleriyle de vatanseverlik duygusuyla Türk ordusuna büyük bir zafer kazandırmıştır.

İdealistlik

Atatürk’ün Türk ulusunun en büyük lideri olmasını sağlayan en önemli özelliklerin biri de idealistliğidir. Atatürk’ün en büyük ideali ise, Türk milletini çağdaş ve muasır medeniyetler seviyesine yükselterek refah bir hayat düzeyinde yaşamasını sağlamaktır. Savaştan yeni çıkmış yorgun ülkeyi geliştirmek ve zenginleştirmek için çok çalışmış ve büyük devrimler yapmıştır. Bu çalışmalar ve devrimler Atatürk’ün ideallerinden asla vazgeçmediğinin bir göstergesi niteliğindedir. Onuncu Yıl Nutku’nda az zamanda büyük işler başarıldığını ancak bunların da hiçbir zaman yeterli olmayacağını belirtmesi de idealistliğini kanıtlamaktadır. Aynı zamanda “Yurdumuzu dünyanın en mamur ve en medeni memleketleri seviyesine çıkaracağız. Milletimizi en geniş refah vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız. Milli kültürümüzü muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız.” diyerek idealist düşüncenin önemini vurgulamıştır. Atatürk’ün bütün ilkeleri ideallerini gerçekleştirmeye yönelik ilkelerdir.

İleri Görüşlülüğü


Atatürk, ileri görüşlülüğü sayesinde olayların gidişatını değerlendirerek isabetli bir şekilde tespit etmiştir. Olayların gelişmesini sezgileriyle değerlendirerek sonuçları hakkında kararlara varmıştır. Özellikle askeri olaylarda, savaşlarda düşmanın nereden saldıracağını doğru tahmin ederek büyük zaferler elde etmiştir. Çanakkale Savaşı’nda düşmanın nereden çıkarma yapacağını tahmin ederek, gerekli tedbiri almış ve düşman birliklerini büyük bir bozguna uğratmıştır. Bu bozgun sonucu I. Dünya Savaşı’nın seyri büyük oranda değişmiştir. 1932 yılında yaptığı bir gezide söylediği “Kırk asırlık Türk yurdu, düşman elinde bırakılamaz.” sözleriyle Hatay’ın bir gün Türk topraklarına dahil olacağını öngörmüştür. Atatürk, “Yolunda yürüyen bir yolcunun yalnız ufku görmesi yetmez. Muhakkak ufkun ötesini de görmesi ve bilmesi gereklidir.” diyerek de ileri görüşlülüğün önemini bir kez daha vurgulamıştır.

Liderlik

Atatürk, iyi bir liderin sahip olması gereken bütün özelliklere sahip bir devlet adamıdır. Yerinde ve zamanında aldığı kararlarla, bu kararları kesinlikle taviz vermeden uygulamasıyla, kibar ve dürüst davranışlarıyla, emri altında çalışanlara emir veriş tarzıyla her zaman örnek bir lider olmuştur. Sürekli teftişler yaparak kendini göstermiş ve emri altında çalışanlara motivasyon vererek verimli çalışmalarını sağlamıştır. Devlet yönetiminde ve askerlik yaşantısı boyunca maceraperest bir tutum içinde bulunmamıştır. Yapacağı işlerde ani kararlar almak yerine, enine boyuna ve olayın sonrasında yaşanacakları düşünerek kararlar almıştır. Atatürk, “Bir işi zamansız yapmak, o işi bozmak, başarısızlığa uğratmaktır. Her şey sırasında ve zamanında yapılmalıdır.” diyerek, liderlikte sabırlı olunmasını ve atılan adımlara dikkat edilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Liderlik özelliği aslında, Atatürk’ün bütün kişisel özelliklerinin bir araya gelmesiyle oluşan bir özelliktir. Atatürk, kişisel özelliklerinin tümünü yöneticiliğine ve liderliğine yansıtmıştır.

Açık Sözlülük

Atatürk, oldukça açık sözlü bir kişiliğe sahiptir. İnandığı doğruları büyük bir cesaretle söylemekten çekinmemiştir. Askerlik yaptığı dönemde üstlerine karşı fikirlerini korkmadan söylemiştir. Zaman zaman başına dert açılsa da, doğru bildiklerini açıkça ifade etmekte ısrarcı olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu’nun I. Dünya Savaşı’na girmemesi gerektiğini devlet yöneticilerine de belirtmiştir. Kurtuluş Savaşı döneminde, memleketin içinde bulunduğu durumu halkına anlatmış, halkının da bilmesi gerektiğini düşünmüştür. Atatürk, “Ben düşündüklerimi sevdiklerime olduğu gibi söylerim. Aynı zamanda lüzumlu olmayan bir sırrı kalbimde taşımak iktidarında olmayan bir adamım. Çünkü ben bir halk adamıyım. Ben düşündüklerimi daima halkın karşısında söylemeliyim. Yanlışım varsa halk beni tekzip eder.” diyerek fikirlerin açıkça söylenmesi gerektiğini vurgulamıştır. Karşısındaki insanların da her zaman fikirlerini açık sözlü bir şekilde ifade etmesini beklemiştir.

Mantıklılık ve Gerçekçilik



Gerçekçi bir kişiliğe sahip olan Atatürk, akıl ve bilime fazlasıyla önem veren bir kişiliğe sahiptir. Olaylara bilim insanı gözüyle bakarak gerçeği bulmak için daima çabalamıştır. Sorunlara, akılcı bir görüşle yaklaşmayı ilke edinmiştir. Gerçeği aramak, gerçekçi konuşmak Atatürk’ün bütün ilkelerini oluşturan bir yöntemdir. “Biz daima gerçek arayan ve onu buldukça, bulduğumuza inandıkça ifadeye cüret gösteren adamlar olmalıyız.” sözleri, Atatürk’ün yönetimde de gerçekçiliği esas aldığını göstermektedir. Meselelere hayal gücü ile yaklaşmak, akıl ve mantık dışı düşünmek, önyargılara göre hareket etmek, araştırma yapmadan adım atmak; gerçeği arama düşüncesiyle ters düşmektedir. Bu düşünceye göre, akıl ve mantığın çözemeyeceği hiçbir sorun yoktur. Atatürk’ün “Biz ilhamımızı gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz. Bizim yolumuzu çizen, içinde yaşadığımız yurt, bağrından çıktığımız Türk milleti ve bir de milletler tarihinin bin bir facia ve ıstırap kaydeden yapraklarından çıkardığımız neticelerdir.” sözleri de hayatta hiçbir şeyin hurafelere ve yalanlara inanarak gerçekleşmeyeceğini göstermektedir. Aynı zamanda Atatürk’ün gerçeği arama gücü; akla, mantığa ve bilime verdiği önemden ileri gelen bir kişilik özelliğidir. Bunun nedeni ise akılcılık ve mantıkçılık, devlet yönetimi ve toplum yaşantısında hurafelerden kurtularak gerçekçiliğe yaklaşılmasını sağlamaktadır.

Eğitimcilik


Atatürk, eğitim ve öğretime fazlasıyla önem gösteren bir liderdir. Bu da onun kişiliğinde yer edinen eğitimcilik özelliğinden ileri gelmektedir. Birçok alanda olduğu gibi eğitim alanında da yaptığı yeniliklerle ulusunun çağ atlamasını sağlayan Atatürk, büyük bir eğitimci ve aynı zamanda “başöğretmen”dir. Yeni alfabenin kabul edilmesinin ardından kara tahtanın başına geçerek halka yeni alfabeyi bizzat kendisi tanıtmıştır. Eğitimci kişiliğinden ötürü “başöğretmen” unvanına layık görülmüştür. Atatürk, milli eğitimle çok yakından ilgilenmiştir. “Eğitimdir ki bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüce bir toplum olarak yaşatır; ya da bir milleti esarete ve sefalete terk eder.” diyerek eğitimciliğin bir ulus için en önemli etkenlerden birisi olduğunu vurgulamıştır. Aynı zamanda Kurtuluş Savaşı’nı ve ardından yaptığı inkılâpları ikna ediciliği ve öğreticiliği sayesinde başarmıştır. Bu bakımdan Atatürk’ün büyük bir eğitimci özelliği taşıdığı görülmektedir. Ayrıca “Mekteplerde öğretmen vazifesinin güvenilir ellere teslimi, memleket evlatlarının o vazifeyi kendine hem bir meslek, hem bir ülkü sayacak bilgili ve saygıdeğer öğretmenler tarafından yetiştirilmesini temin için, öğretmenlik diğer yüksek meslekler gibi tedricen ilerlemeye ve herhalde refah teminine müsait bir meslek haline konulmalıdır. Dünyanın her tarafında öğretmenler insan topluluğunun en fedakâr ve saygı değer parçalarıdır.” diyerek, eğitimciliğin gönülden yapılması gereken bir iş olduğunu vurgulamıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder